İmamoğlu, İstanbul'un 'İklim Krizine Karşı Mücadele Yol Haritası’nı açıkladı

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hazırladıkları İklim Krizine Karşı Mücadele Yol Haritası’nın İstanbul’un iklim anayasası olduğunu belirterek, “İstanbul İklim Eylem Planı’mız, Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı (SECAP), Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı (SUMP) ve İstanbul Atık Yönetim Planı gibi politika belgeleriyle de birlikte hayata geçmektedir” dedi.

Mutlu Doğan
Mutlu Doğan
06 Kasım 2021 Cumartesi 09:27
İmamoğlu, İstanbul'un  'İklim Krizine Karşı Mücadele Yol Haritası’nı açıkladı

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘İklim Krizine Karşı Mücadele Yol Haritası’ ile ‘İstanbul İklim Vizyonu ve Revize İklim Değişikliği Eylem Planı’nı açıkladı.

İmamoğlu, yaptığı sunumda, tüm dünya gibi İstanbul'un da iklime bağlı çok ciddi risklerle karşı karşıya olduğunu söyledi.

İmamoğlu, şöyle konuştu:

“Bilim insanları, önümüzdeki dönemde dünyada sıcaklık artışlarını 1,5 ile 2 derece ile sınırlandırmazsak felaketler yaşanacağına işaret ediyorlar. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6. Raporu'nda, küresel ısınmanın daha önce görülmemiş bir seviyede olduğu belirtiliyor. IPCC, sıcaklığın 2 derecenin üzerine çıkması halinde çok yıkıcı etkilerin olacağını ve buradan geri dönmenin imkansızlaşacağını söylüyor. Zaten son dönemlerde de bunu çok ciddi biçimde hissetmeye başladık. Hepimiz düşünelim, daha birkaç yıl öncesine kadar İstanbul’da bu mevsimde hepimiz kazaklar, paltolar giyerdik. Şimdi neredeyse tişörtlerle, gömleklerle dolaşabiliyoruz.

Çok değil daha birkaç ay önce, ağustos ayında Batı Karadeniz’de ansızın boşalan yağmurların neden olduğu sellerde 82 vatandaşımızı kaybettik. Yaz ayları boyunca, iklim değişikliğine bağlı hava sıcaklığı artışından, Ege ve Akdeniz bölgelerimizde onlarca orman yangını çıktı. Haftalarca söndüremedik. İnsanlarımızı, ormanlarımızı, diğer canlıları ve meskenlerimizi kaybettik. Kuraklık ve susuzluk, İstanbul, Anadolu ve tüm dünyada her geçen gün daha ciddi biçimde hayatı tehdit eder hale geliyor. Deniz suyunun 2-2,5 derece ısınması ve kontrolsüz atıklar nedeniyle ortaya çıkan müsilaj sorunu, Marmara’da hayatı bitirecek risklere neden oluyor.

İstanbul’da binlerce yıldır Marmara ve Karadeniz iklim özellikleri görülürken yaşanan değişimlerin ardından Akdeniz iklimine geçiş gözlenmeye başlandı. Küresel ısınmaya bağlı olarak buzullar eridikçe, dünyanın dengesi alt üst oluyor. Buzullar arasına sıkışmış, tanımadığımız ve alışık olmadığımız mikro organizmalar açığa çıkıyor. Belki de bu gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan ve tüm dünyada hayatı durduran COVID-19 salgını ne denli zengin ne denli gelişkin ve teknolojik olarak ne denli üstün olursa olsun hiçbir ülkenin veya hiçbir kentin bu tür felaketlere hazır olmadığını bizlere kanıtladı. COVID-19 sonrası küresel ısınma ve iklim değişikliği konuları, tüm dünyada eskisine nazaran daha önemli hale geldi.

Bugün, küresel ısınmanın kontrol altına alınması konusunda yerel yönetimlerin işlevi çok daha iyi anlaşılır hale geldi. Dünyanın her tarafında yeniden ve daha ciddi biçimde Paris İklim Anlaşması’nın konuşulduğu bir süreç yaşanmaya başlandı. Biz ise göreve geldiğimiz ilk günden itibaren İstanbul için bir İklim Vizyonu hazırlamaya başlamış ve önceki planını revize ederek, İstanbul’un geleceğini etkileyecek, yaşamsal önemde kabul ettiğimiz çalışmalara başlamıştık.

İstanbul İklim Eylem Planı, ilk olarak 2018 yılında hazırlanmıştı. Ne var ki eski çalışma, çok kısıtlı bir ilerleme hedefliyor ve karbon salımında 2030 yılı itibariyle artıştan yüzde 33 azaltım gibi sınırlı bir ilerleme hedefliyordu. 2019 yılında göreve geldikten sonra Kopenhag’ta katıldığımız C40 Belediye Başkanları Zirvesi’nde imzalayarak taraf olduğumuz 'Deadline 2020' taahhüdü uyarınca, İstanbul’un İklim Eylem Planı'nda hızlı bir revizyon sürecine girdik. Revizyon çalışmalarımız, veri toplamayla başladı. İstanbul için mevcut durum ve gelecek senaryolarını modelledik. Sonra, sektörel bazda iklim değişikliği azaltım ve uyum stratejilerinin belirlenmesi ile eylemlerin önceliklendirilmesi için iç paydaş çalıştayları düzenleyerek stratejik hedeflerimize ve eylemlerimize karar verdik. Nihai olarak dış paydaş çalıştaylarımız başladı ve ilkini, ilgili akademisyenlerle yaptık. Sırada sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, özel sektör temsilcileri, kamu kurum ve kuruluşları ile sanayi odaları gibi dış paydaşlarımızla yapacağımız ortak akıl çalıştaylarımız var.

"C40’a üye olan ilk ve tek belediyeyiz"

İstanbul’un dirençli bir şehir olması için çok iddialı bir senaryoyla ulaşımda, sabit enerjide, suda ve atıkta yeni hedeflerimizi ve uyum politikalarımızı belirledik. Uluslararası taahhütlerine uygun olarak İstanbul’un dirençliliğini artırmak adına, çok daha kapsamlı ve somut hedefler tanımlayan İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı'nı hazırladık. Bu arada gururla söyleyebilirim ki biz, Türkiye’de C40’a üye olan ilk ve tek belediyeyiz. Bir buçuk yıl önce başlattığımız çalışmalar ve C40 ağının teknik desteği ile 2050 yılında İstanbul’un karbon nötr ve iklim krizine dayanıklı bir kent olmasını sağlayacak tüm adımları belirleyip, somut yol haritasını tanımladık.

Büyük emeklerle geliştirdiğimiz iklim vizyonumuz, İstanbul’un iklim anayasasıdır. Avrupa kentleri arasında nüfus yoğunluğu ve hedefler bakımından benzersiz özellikler taşıyan İstanbul İklim Eylem Planı’mız, Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı (SECAP), Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı (SUMP) ve İstanbul Atık Yönetim Planı gibi politika belgeleriyle de birlikte hayata geçmektedir. İstanbul İklim Vizyonu, İstanbul Planlama Ajansı’mız tarafından yürütülmekte olan 2050 Vizyon Belgesi'nin de önemli ve ayrılmaz bir parçasıdır. Stratejik amacımızı, İBB’nin tüm plan ve çalışmalarının iklim eylemi perspektifi önceliğinde gerçekleştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarına hizmet ederek iklim adaletinin sağlanması olarak tanımladık. Bu kapsamda, 2050 yılında 'karbon nötr' hedefine ulaşabilmek için azaltım yüzdelerini, 2030 yılına kadar yüzde 52 mutlak azaltım, 2040 yılına kadar yüzde 89 mutlak azaltım, 2050 yılına kadar ise yüzde 100 mutlak azaltım şeklinde belirledik.

İstanbulluların iradesi ve bilimin gösterdiği yol üzerinde inşa edilen bu vizyonun hazırlığında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Bugün açıkladığımız vizyon ve eylem planında tarif edilen somut adımları şehir olarak atmaz ve iklim krizine karşı dayanıklı bir kent haline gelmezsek, hepimizi şu alanlarda çok zor bir hayat bekliyor olacak. Özellikle yaşlılar ve çocuklar gibi kırılgan gruplarda sıcaklığın artmasıyla ilişkili hastalıklar çoğalacak, gıda ve su temininde kıtlık yaşanacak, orman yangınları gibi sıcak dalgalardan kaynaklanan felaketlerin arttığını göreceğiz. İstanbul Boğazı'ndaki deniz seviyesinin 45 ila 75 santimetre arasında yükselmesi riskiyle karşı karşıya kalacağız. Bir yandan İstanbul’un ortalama yıllık yağış miktarı yüzde 12 oranında azalırken bir yandan da yağışların yoğunluğunun yüzde 59’a kadar artması söz konusu olabilecek. Bunun yaratacağı seller, kritik altyapı ve ulaşım sistemleri için büyük bir risk oluşturacak. İstanbul’da biyoçeşitlilik azalacak, yeni zararlıların ve istilacı türlerin ortaya çıktığını göreceğiz.

'Beton Kanal' dediğimiz ucubenin şehrimize ekleyeceği korkunç tehlikelerden söz etmek bile istemiyorum. Beton Kanal, ekolojik dengeyi tümüyle bozacak, binlerce yılda edindiğimiz kültürel miras üzerinde yok edici etkiler yaratacak, afet risklerini artıracak, kentli hakkını yok sayan, toplumun ve tüm canlıların yaşam hakkını gasp eden bir projedir. Beton Kanal, yalnızca kentsel değil bölgesel ve küresel bir iklim tehdididir ve iklim değişikliği ile ilgili çabaları geri döndürme riski barındırmaktadır. Hem şehrimiz hem ülkemiz ve hem de tüm dünya için başlı başına bir iklim tehdidi olan Beton Kanal, iklim krizini artırmakla kalmayacak, bu krize karşı alınmakta olan önlemleri de etkisiz hale getirecek.

"Türkiye'nin merkezi"

İstanbul, ekonomik ve sosyal açıdan Türkiye’nin merkezidir. İstanbul’un ikliminde meydana gelecek olumsuzlukların etkisi ulusal ve hatta küresel boyutta olacaktır. Bu nedenle bilim insanlarının önümüze koyduğu riskli tabloyu yaşamamak için İstanbul İklim Vizyonu çerçevesinde 5 temel strateji belirledik.

Bu stratejiler şunlardır: Sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim krizine uyum sağlama kapasitesinin artırılması. İklim adaletinin sağlanması ve iklim krizinin sosyal ve ekonomik etkilerinin azaltılması. İklim krizine ve çevre yönetimine yönelik kurumsal kapasitenin geliştirilmesi. İstanbul'un özgün ekolojisinin ve doğal kaynaklarının korunması, doğasının iyileştirilmesi ve onarılması. Yaşam döngüsünün desteklenmesi, kirlenmenin ve karbon ayak izinin azaltılması.

Bu vizyon doğrultusunda, 2050 yılına kadar hayata geçirilmesini öngördüğümüz başlıca stratejik hedeflerimiz ise şunlar: Tüm otomobil ve taksilerin kademeli olarak elektrikli olması. Şehir genelindeki yolculukların yüzde 35’inin toplu taşıma ile gerçekleştirilmesi. Deniz ulaşımının oranının yüzde 10 seviyesine çıkartılması. Günlük yolculukların yüzde 50’sinin yürüme ve bisiklet ile gerçekleşmesi. Su kayıp ve kaçakların 2030 yılında yüzde 18 ve 2050 yılında yüzde 32 azaltılması. Kişi başı su kullanımının 2040 yılına kadar yüzde 11 azaltılması. Yemek ve bahçe atıkları gibi organik atıkların en az yüzde 50 geri kazanılması. Kentsel donatılarda yüzde 100 enerji verimliliğinin sağlanması. Enerji tedarikinin yüzde 55’inin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması. Bertaraf edilen atıklardan elde edilen çöp gazının yüzde 95’inin enerjiye çevrilmesi. Organik atıklarının kompostlama metodu ile yüzde 100 geri dönüştürülmesi. Kağıt ve ambalaj atıklarının yüzde 100 geri dönüşümü. Tüm İBB binalarının enerjisinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması, sıfır atık yaklaşımının uygulanması. İETT filosunun yüzde 100 elektrikli olması.

İstanbul, bütün bunları başarma ve 2050 yılında iklim krizine dayanıklı hale gelme kapasitesine sahip bir kenttir. Bunun için, ortak aklın ve bilimin yol göstericiliğinde, iklim adaleti vizyonuyla ve insan odaklı bir yaklaşımla hareket etmek zorundayız. İş başına geldiğimiz günden itibaren, anlattığım bu vizyon doğrultusunda dikkate değer adımlar attık: Afetler, kuraklık ve deprem karşısında İstanbul’un dirençliliğini artıracak çalışmaları başlattık. Yağmur suyu tünellerini yeniledik. İstanbul’un birçok noktasında sel baskınları riskini azalttık. Tarım alanlarının yeniden üretime kazandırılması için çiftçilerimize ücretsiz fide dağıttık. Fide üretiminde compost gübre kullanımı ile sürdürülebilir sıfır atık yaklaşımını büyüttük. Yeşil enerji ve döngüsel ekonomik süreçleri geliştirdik. Kamuoyunda farkındalık yaratmak için yürüttüğümüz farkındalık ve eğitim çalışmaları kapsamında, içinde bulunduğumuz alanda ve dünyada sayılı örneği olan İklim Müzesi’ni hayata geçirdik. Dere kenarlarını yaşam vadilerine dönüştürmeye başladık. Kent içi karbon salımını azaltmak için aynı anda 10 hatta birden metro inşaatlarına başladık. Metro hatlarımızın uzunluğunu 233 kilometreden 630 kilometreye çıkarma hedefi koyduk. Park Et-Devam Et alanlarını genişletiyoruz. Bisiklet yollarını 350 km’den 650 km’ye çıkarıyoruz. Biyoçeşitlilik ve tarım uygulamalarını geliştiriyoruz. Atıkta yakma ve depolama yöntemlerini azaltacak alternatif projelere odaklandık.

"Organik atıkların işleneceği ülkemizdeki ilk tesis"

İBB olarak daha temiz bir çevre için kasım ayında üç yeni tesisi devreye alacağız. 9 Kasım’da açılışı gerçekleştireceğimiz Kemerburgaz Biyometanizasyon Tesisimiz, günlük 130 ton kapasitesi ile kaynağında ayrıştırılan organik atıkların işleneceği ülkemizdeki ilk tesis unvanına sahip olacak. Tesisimiz, organik atıklardan oksijensiz ortamda biyogaz u¨retimi sağlayarak, elde edilen biyogazdan 1,4 MW elektrik enerjisi üretecek. Aynı zamanda günlük 40 ton organik kompost üretecek.

16 Kasım’da Emirli 2. Kademe İçmesuyu Arıtma Tesisimiz hizmete girecek. Tesisimiz, Ömerli İçmesuyu Arıtma Tesisleri içerisinde yer alacak. Tesiste arıtılan sular, tıpkı Ömerli İçmesuyu Arıtma Tesisleri’nde yer alan diğer tesislerde olduğu gibi, Anadolu Yakası’nın tamamı ve Fatih, Bakırköy, Beşiktaş, Sarıyer ve Zeytinburnu’nun su ihtiyacını karşılayacak.

26 Kasım’da resmi açılışı yapacağımız Eyüpsultan Işıklar Mahallesi’ndeki 3000 ton/gün kapasiteli Evsel atık termal bertaraf ve Enerji Üretim Tesisi ise 85 MW elektrik enerjisi üretme kapasitesi ile yaklaşık 1,4 milyon kişinin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek.

Özetle İstanbul’un ve insanlarımızın geleceğini kurtarmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bu ülkenin en kapsamlı, insan odaklı vizyonunu hazırladık. İstanbul’un sorunlarını çözmek için bundan 2,5 yıl önce sizlerden yetki istemiştik.

Her geçen gün bir başka kangren olmuş sorunu çözüyoruz. Bugün açıkladığımız vizyon kapsamında, İstanbul’un yalnızca sıcaklık, atık ve yeşil çevre sorunlarını değil, iklim değişikliği ile mücadele kapsamındaki problemlerin hepsini çözecek ve iklime dayanıklı bir İstanbul’u inşa edeceğiz. Bugün açıkladığımız vizyon, İstanbul için 'Yeşil Çözüm' vizyonudur. 'Yeşil Çözüm' olarak adlandırdığımız iklim vizyonumuz kapsamında İstanbul olarak ciddi bir insiyatif alıyoruz.

"İklim değişikliği seferberliği başlatıyoruz"

Şehrimizde tam bir iklim değişikliği seferberliği başlatıyoruz. Bu seferberlik doğrultusunda 2030 yılına kadar 387,5 milyon, 2050 yılına kadar ise 478,5 milyon olmak üzere toplamda 866 milyon euro bütçeli 25 proje gerçekleştireceğiz. Eylem planı içerisinde yer alan stratejilerin, disiplinler arası geniş koordinasyon ve süreklilik gerektirmesi nedeniyle iklim krizi ile mücadele yolunda izleme mekanizması olarak İBB Çevre Koruma Daire Başkanlığı bünyesinde İklim Değişikliği Müdürlüğü kurmayı teklif ettik ve Büyükşehir Belediye Meclisi’nden onayını aldık. Ayrıca diğer birimlerimizde iklim değişikliği ilgili sürecin takibi amacıyla iklim sorumluları belirledik.

İklim mücadelesini kurumsal kültürümüzün de bir parçası haline getirecek temel bileşenleri tanımladık. Yürüttüğümüz tüm bu sürecin, genci ve yaşlısıyla, akademisyeni ve uzmanıyla, omuz omuza ve topyekun bir seferberlik ruhuyla başarılabileceğine inanıyoruz. Başta devletimiz ve yerel yönetimlerimiz olmak üzere tecrübelerimizi, know-how’ımızı herkesle paylaşmaya ve iklim değişikliği alanında ülkemize rehberlik yapmaya hazır olduğumuzu buradan ilan etmek isterim.

Bu sorumluluk duygularıyla şehrimizi temsilen Glasgow’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Konferansı COP26 etkinliklerine 2050 yılı karbon nötr olma hedefi veren şehrimiz adına biz de katılıyoruz. İki ayrı panelde İstanbul’un iklim değişimi alanındaki çeşitli çalışmalarını paylaşacağım. Etkinlikler kapsamında Arup ve C40 iş birliğiyle hazırlanan 'Küresel Şehirler İklim Eylemi Sergisi' başlıklı sanal sergide İstanbul’un da aralarında bulunduğu 11 küresel şehrin (Londra, İstanbul, Nairobi, Lima, Bogota, Los Angeles, Washington D.C., Mumbai, Pekin, Cakarta ve Auckland) iklim eylemi konusunda iyi örnekleri ve projeleri sunulacak. Katılımcıların dünyanın her yerinden online olarak ziyaret edebileceği odamıza ilgili herkesi davet etmek isterim. Bir yandan da COP26 canlı yayınlarını Müze Gazhane’de oluşturduğumuz alanda kurulan ekrandan yayınlıyoruz. Ayrıca yerel iklim aktivistlerinin etkinlik ve forumlarına da ev sahipliği yapıyoruz.

Öte yandan da küresel bazda iklim krizi ile mücadele için atılan adımları takip ettiğimiz gibi ulusal iklim politikalarını da yakından takip ediyoruz. Özellikle Paris Anlaşması’nın TBMM tarafından onaylanmasının ardından Ulusal Katkı Beyanı’nın güncellenmesi, kömürden çıkış takviminin belirlenmesi gibi adımları dikkatle izliyoruz. Bunlara ek olarak İstanbul Planlama Ajansımız bünyesindeki Vizyon 2050 ofisimiz çatısı altında bir İklim Platformu oluşturuyoruz. Bu platform, ortaya konulan bu hedef doğrultusunda atacağımız tüm adımların pusulası olacak. Sürecin başarısının, izlenmesinin ve sürdürülebilirliğinin garantisi olacak. İstanbul’un iklimini korumak, yaşadığımız kenti iklim krizlerinin üstesinden gelebilecek bir konuma yükseltmek, gündelik siyasi çekişmelerin dışında tutulması gereken, yaşamsal bir konudur.

Önemle vurgulamak isterim ki iklim konusu, İstanbul için olduğu kadar ülkemiz için de acil bir konudur. Bu nedenle tüm bu çabalarımız, iklim acil durumu ilan edilmesi yönündeki taleplere de karşılık gelmektedir. Bu süreci şeffaf, anlaşılabilir ve güncel biçimde kamuoyu ile paylaşacak ve bu süreci dinamik ve katılımcı biçimde yürüteceğiz. Bu konuda üzerimize düşenleri somut ve cesur adımlarla gerçekleştirmek bizim, çocuklarımıza, İstanbul’umuza, Türkiye’mize ve gezegenimize karşı bir görevimizdir. Bizim insan olmamızın bir gereğidir. İstanbullu hemşerilerimin bu bilinçle davranacağına inanıyor; konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşları da iklim krizine karşı hep birlikte harekete geçmeye davet ediyorum.”

Son Güncelleme: 06.11.2021 09:34
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.